Açık Gazete’de Özdeş Özbay ve Ömer Madra, iki Rus savaş karşıtı aktivist Eva Rappoport ve Kate Yasnaya ile bir söyleşi gerçekleştirdi, iki gencin Rusya'dan kaçış hikâyelerini dinledi.
(17 Haziran 2022 tarihinde Açık Radyo’da Açık Gazete programında yayınlanmıştır.)
Özdeş Özbay: Bugün Rusya’dan iki konuğumuz, iki savaş karşıtı aktivist: Kate Yasnaya ve Eva Rappoport. Onlarla birkaç hafta önce, içerisinde Ömer Madra’nın da bulunduğu 200 kadar imzacıyla kendini duyuran ‘Ukrayna Savaşı’na Hayır Platformu’nun örgütlenmesi sırasında tanışmıştık. Kendileriyle Rusya’nın içindeki ve dışındaki savaş karşıtı aktivistlerin durumunu konuşmak istiyoruz. Merhaba Kate ve Eva, hoş geldiniz.
Kate Yasnaya*: Merhaba, bizi kabul ettiğiniz için teşekkürler.
ÖÖ: Kate, seninle başlayalım mı? Sen bildiğim kadarıyla savaş başladığında Rusya’da savaş karşıtı eylemlere katılan ve gözaltına alınan bir iklim ve ekoloji aktivistisin. Bize hikâyeni anlatır mısın?
KY: Evet, aslında bu biraz komik bir hikâye. Tabii savaş konusu komik değil ama savaşın başladığını bildiğim ilk gün sokağa çıktım ve arkadaşımı orada bekledim. Ama sırf bu nedenle gözaltına alındım. St. Petersburg’un ana caddesinde elimde sarı ve mavi balonlarla öylece duruyordum. Bu gözaltına alınmam için yeterliydi ve ben polis aracına alınan ilk kişiydim. Benden sonra 120 kişi daha geldi ve 24 saat polis merkezinde kaldık. Sonrasında mahkemeye çıkarıldım ve vergi cezası aldım. Çok büyük bir meblağ değildi, 10.000 ruble kadardı.
ÖÖ: Ama sonuçta bu bir ceza öyle değil mi?
KY: Evet, çünkü sonuçta yaptığımız şey nedeniyle verildi. Aslında bu bir suç değildi ama daha sonra yasayı değiştirdiler çünkü ilk başta kimse bizimle ne yapacağını bilmiyordu. Yani bizim gibi sokağa çıkan ve savaşı durdurmaya çalışanlara ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Daha sonra çok sayıda arkadaşım da gözaltına alındı. Tüm bunlar ve daha bir sürü başka sorunla beraber aynı zamanda yasa da değiştirilmişti. Eğer bir daha gözaltına alınsaydım...
ÖÖ: Bu, “yalan haber” yasası değil mi?
KY: Evet, ama sadece o değil. Mesela “savaş” kelimesini kullanmak yasaklandı. Çünkü hükümetimize göre bu bir “özel operasyondu”. Dahası eğer ikinci kez gözaltına alınsaydım hapse gidecektim. Bu altı ila on yıl arasında bir hapis süresi olabilirdi. Bu çok uzun bir zaman. Savaşa karşı olduğum için hayatımı hapiste geçirmek istemiyordum. Ya da savaşı destekleyen insanlarla olmak… Bir ekoloji ve iklim aktivisti olmam açısından da oldukça problemliydi. Çünkü benim Fridays for Future ile ilişkim vardı ve onlar bize destek vermeye başlamıştı. Eğer sınırda veya başka bir durumda ihtiyacı olursa diye Rusya’da kalan aktivistlere ihtiyaçları olan belgeleri sağlamaya çalışıyorlardı, çünkü Rusya’da hapse girmeniz için hiçbir neden bulmalarına gerek yok. Elinizde çok sayıda çiçek olması ya da mesela sadece sokakta duruyor olmanız veya kıyafetlerinizin sarı ve mavi renklerde olması hapse atılmanız için yeterli şu anda.
ÖÖ: Yani aslında protesto bile yapamadın, polis tarafından çok erken yakalandın...
"Büyükannem şu an Türkiye’de olduğumu bilmiyor"
KY: Hayır, aslında bu olaydan sonra da kendi networküm içinde bazı şeyler yapmaya devam ettim. Muhalif gazetecilerle ve muhaliflerle bilgi paylaştım ki şimdi hepsi kapatılıyor. Tabii bu da hapsedilme nedeni. Hiç kimse hiçbir şey söylememeli. Bu ‘özel operasyon’a sessiz bir destek vermek zorundasınız ve evet, insanlar orada ölmeye devam ediyorlar. Benim bir de Ukrayna’da bir arkadaşım var ve ona çok değer veriyorum. Ama ilginç bir şekilde ben polis merkezindeyken Ukraynalı arkadaşım beni aradı ve bana “Kate ne durumdasın?” diye sordu. O sırada kendisi Harkov’da bombaların altında bir sığınaktaydı. Bunu anlatmak çok zor.
ÖÖ: Tahmin edebiliyorum ya da tahmin edemiyorum. Peki, nasıl ve ne zaman Rusya’dan ayrıldın? Ne zaman İstanbul’a geldin?
KY: Geleli iki aydan biraz uzun bir zaman oldu. Çünkü anladım ki polis her an evime gelebilir ve beni hapse atabilirdi. Söz söyleyenlere karşı kamuoyuna açık bir süreç işletmeleri gerekiyordu ve benim birçok arkadaşım da bu sırada polis merkezinde ve hapisteydi. Aktivistlerden birini biliyorum, Sashas Kuçelenka. O bir sanatçı ve aktivistti. O şimdi hapiste, çünkü bir süpermarketteki ürünlerin üzerinde yer alan etiketleri değiştirerek “savaşa hayır” gibi sloganlar yazmaya çalışmıştı, hepsi bu. Ve hükümet onu altı yıl gibi bir süre hapse atmaya çalıştı. Bu çok üzücü.
ÖÖ: Duyduğumuza göre hemen hemen her genç ya da yeni kuşaklar ebeveynleriyle sorun yaşıyorlar. Bu senin için de geçerli mi? Onlar savaş hakkında ne düşünüyor?
KY: Mesela büyükannem benim şu an Türkiye’de olduğumu bilmiyor. Hükümetle ve polisle yaşadığım sorunları bilmiyor.
ÖÖ: Söylemedin mi ona?
KY: Hayır, çünkü o çok yaşlı ve hasta. Onu rahatsız etmek istemedim. Yani bazen onu arıyorum ve ona iyi olduğumu söylüyorum. Hâlâ St. Petersburg’dayım diye biliyor. Annem ise politikayla ilgilenmek istemiyor. Hepsi bu. Ama aileleriyle sorun yaşayan o kadar çok arkadaşım var ki… Onlar Putin’i, hükümeti destekliyorlar. Ukrayna’da Nazilerin olduğunu düşünüyorlar çünkü Rusya’da propaganda makinesi sadece bir iki yıldır değil yıllardan beri insanların beynini yıkıyor. Bu çok uzun zamandan beri sürüyor ve insanlar buna inanıyor.
ÖÖ: Ve hiçbir muhalif televizyon veya başka bir şey yok öyle mi?
KY: Hayır, hepsi kapatıldı ve internette de sorun var çünkü Instagram, Facebook gibi platformları ya da insanların kullandığı başka sayfaları bloke ettiler. İnsanlar VPN kullanıyor ama o da bazen çalışmıyor. Ayrıca ailelerimiz gibi jenerasyonlar VPN kullanmakta zorlanıyor.
Ömer Madra: Peki, ben de Nobel ödüllü Svetlana Aleksiyeviç’in nisan ayında NHK’dan Machida Keita ile Yamashita Takeaki’ye verdiği mülakattan bir soru sormak istiyorum. “Karanlık her taraftan, her yerden geliyor. Ama her zaman, ışığın tarafında savaşan insanlar vardır." diyor kendisi. Diyebilirim ki, ben bir edebiyatçı olarak Svetlana Aleksiyeviç hayranıyım ve 1 Mart’ta Svetlana Aleksiyeviç ve 160 Nobel ödüllü yazar, ortak imzalı bir mektup yazarak Rusya’nın işgalini “geleceğe doğru uzanan yersiz, kanlı ve verimsiz bir yol” olarak tanımladılar. Aynı zamanda ülkesinin entelektüellerinin ses çıkarmamasından ne kadar üzgün olduğunu da söyledi. Şöyle diyor kendisi “’Neden sessizsiniz?’ diye sormak zorundayım. En ürkütücü şey, Sovyet sosyalizminin yaşıyor olması. Sadece kötü inşa edilmiş evler veya yollar olarak kalmış olması değil, aynı zamanda yozlaşmış entelektüeller olarak da kalması.” Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
"Rusya’da yaşamak çok zor ve her geçen gün daha da kötüye gidiyor"
KY: Bence haklı ve bu gerçekten büyük bir sorun, çünkü Rusya'daki ünlülerin bir kısmı hükümeti destekliyor. İşlerini nasıl yapacakları konusunda endişeliler. Örneğin, müzisyenler nasıl konser verebilirler ki? Çünkü hükümet her şeyi kapatabilir ve işinizi kaybedebilirsiniz. Birçok arkadaşım bu şekilde işini kaybetti. Fakat yasalarda da sorun var. Örneğin sadece konser verebiliyorsunuz ya da müzik yapıp para kazanıyorsunuz. Tek geliriniz bu. Bu aynı zamanda bir sistem sorunu ve belki de bu yüzden insanlar hükümeti destekliyor. Ama yine de çok sayıda insanın savaşa karşı olduğunu biliyorum. Bunlar aynı zamanda ünlü insanlar, oyuncular, bilim insanları…
ÖM: Belki hepsi desteklemiyordur savaşı. Svetlana Aleksiyeviç, milliyetçiliğin de çok büyük bir sorun olduğunu ekliyor ve yavaşça faşizme doğru kaydığını da söylüyor. Şunu da ekliyor, “Ama her ülkede ışıktan yana olan insanlar vardır. Karanlık geliyor ve bazen demokrasi soluyormuş gibi görünüyor. Birlik olmazsak yok olacağımızı kendimize kesinlikle açıklamamız gerekecek.” Bu sözler hakkında ne düşünüyorsunuz?
KY: Evet, anlıyorum ama hangi insanlar bu ışığın tarafında olanlar. Açıkçası çok da fazla insan yok. Belki ışığın yanındalar ama sessiz kalmayı tercih ediyorlar, çünkü hayatlarından endişe ediyorlar veya ailelerinin, çocuklarının, arkadaşlarının hayatlarından endişe ediyorlar. Açıkçası ben de sessiz kalabilirim ama çıkıp bağırmayı denedim. Kimse dinlemek istemedi mesela. Ses çıkarmak isteyenler küçük bir grup; toplumun yüzde kaçıdır bilemiyorum ve belki birkaç ay sonra durumun terse dönebileceğine de inanıyorum, çünkü şu an Rusya’da yaşamak çok zor ve her geçen gün daha da kötüye gidiyor. Gıda fiyatları çok yüksek mesela. Bilmiyorum, ama belki de sadece sıradan, yoksul insanlar bunu anlayabilirler ve umarım bunu savaşla bağdaştırabilirler.
ÖÖ: Biliyoruz ki işgalin ilk günlerinde on binlerce kişi sokağa çıkmıştı. Ömer Madra’nın okuduğu bölümler de aslında savaşın erken döneminde yapılan bir mülakattan. Daha sonra öğrendik ki yasa değişiklikleri ve hapis cezalarıyla on binlerce Rus aktivist ülkeyi terk etti. Bunlara belki de ışığın tarafında olanlar diyebiliriz, en azından bir kısmı için.
Bu noktada Eva’ya dönebiliriz. Eva, sen iki yıldır Türkiye’desin ve bildiğim kadarıyla şu an Rus göçmenlere İstanbul’da ve Yerevan’da barınacak yer sağlayan Ark Projesi’nin organizatörlerinden birisin. Bize Ark Projesi’nden ve İstanbul’daki Rus göçmenlerin durumundan bahsedebilir misin?
Ark Projesi: "İhtiyacı olanlara kalacak yer sağlıyoruz"
Eva Rappoport*: Evet, Ark oldukça büyük bir inisiyatif. Konaklama ise buzdağının sadece görünen yüzü. Biz, ülkesini hapse atılma korkusuyla terk etmek zorunda kalmış olan ve gereken hazırlığı yapamadan, yanına Batı yaptırımları nedeniyle parasını alamadan ayrılmak zorunda kalmış insanlara yatak ve kalacak yer sağlıyoruz. Bu bankacılık yaptırımları daha çok orta sınıf insanları vurmuş gibi görünüyor ve işte bu insanlar ülkeyi terk ediyorlar, çünkü onlar kesinlikle Putin’e ve savaşa karşılar.
Bir de ben Rus entelejensiyasının, Rus entelektüellerinin sessiz kaldıkları fikrine katılmıyorum. Bu “yalan haber” yasası ve diğer yasalar çıkmadan önceki günlerde çok sayıda kişi ses çıkarmıştı. Protesto etme girişimlerine devam ediyorlardı. Meslek örgütleri, bilim insanları, antropologlar, gazeteciler hepsi imza kampanyaları yapıyordu ve tam da bu, insanları ülkeyi terk etmeye zorladı. Yasalar hızla değişmeye başladığında insanlar savaşa karşı çıkmak gerektiği ile baskının da yaklaşmakta olduğu ikilemini hissediyordu. Her şey üzerlerine yıkılıyormuş gibi hissettiler ve ülkeyi terk etmeye karar verdiler.
ÖÖ: Bu Putin için beklenmedik bir şeydi değil mi? Savaşa karşı çok sayıda tepki gelmişti.
ER: Evet, buna katılıyorum çünkü bağımsız medya ve araştırmacı gazetecilik adına kalanları henüz kapatmamışlardı, savaştan önce bunları kapatmamışlardı. Halbuki savaş hazırlıkları sırasında kapatabilirlerdi. Kesinlikle savaşın kendileri açısından çok daha başarılı bir şekilde geçeceğini bekliyorlardı. Savaşın planladıkları gibi gitmediğini gördüklerinde ve muhaliflerin oldukça kalabalık olduğunu gördüklerinde ülkede kalan gazetecilerin üzerine gitmeye başladılar.
Kendi organizasyonumuza dönecek olursam, bir yandan en fazla ihtiyacı olanlara kalacak yer sağlıyoruz, fakat öbür yandan da burada bilgi toplamaya çalışıyoruz. Mesela Telegram gruplarındaki tartışmalar gibi, burada farklı şehirlerdeki yaşam koşulları hakkında konuşmalar oluyor. Biz aynı zamanda, eğer hala paraları varsa insanların ev kiralayabilmeleri için ev arkadaşı bulmalarına da yardımcı oluyoruz. Yasalar mevzuat hakkında bilgi veriyoruz. Şu an birçok grup psikolojik destek de veriyor. Son inisiyatifimiz ise gittikleri ülkenin dillerini bilmeyenlere birçok dilde dil dersleri vermek oldu. Yani mesela belki İngilizce konuşuyorlar ama düzeyi gittikleri ülkede iş bulmalarına yetmeyebiliyor. Bunlar hep Ark’ın, dünyanın çeşitli yerlerindeki birçok gönüllüsüyle birlikte yaptığı işler.
ÖM: Telegram demişken daha yeni, eski Başbakan Medvedev ve şimdiki güvenlik şefi Dimitry Medvedev en son röportajlarından birinde şöyle diyor: “Mahşerin atlıları çoktan yola çıktı." Bu Rusya’nın resmi haber ajansı TASS tarafından paylaşıldı. Medvedev aynı zamanda şunları da söylüyor: “Sıklıkla Telegram paylaşımlarımın neden bu kadar sert olduğuna dair sorular alıyorum. Çünkü onlardan nefret ediyorum. Onlar yozlaşmışlar. Onlar [Ukraynalıları kastederek] Rusya'nın ölümünü istiyorlar. Ve ben hayatta oldukça onların yok olması için elimden geleni yapacağım." Bu sözler hakkında ne düşünüyorsunuz?
ER: Bence bu sözler biraz da hükümeti desteklemeyen Rus entelektüelleri hedef alıyor, Ukraynalıları değil. Bilmiyorum, bütün bu açıklamaların anlamsızlığı bana Donald Trump’ın tweetlerinin anlamsızlığından çok da farklı gelmiyor. Sadece tek fark var, o da Rusya’da gerçekten söyledikleriniz nedeniyle hapse girebilirsiniz veya hakkınızda dava açılabilir. Ama bu bana kendi başına çok iyi bir gösterge gibi geliyor. Yorum yapmaya bile gerek yok. Yönetimde olanların dünyasını çok iyi gösteriyor.
ÖM: Bu gerçekten mide bulandırıcı.
"Rusya'daki bütün entelektüeller sanki asla savaş olmayacakmış gibi konuşuyorlardı"
KY: Tabii ama ben onların bu söylediklerine ve yapmakta oldukları kötülüklere gerçekten inandıklarını düşünüyorum. Çünkü eğer yaptığınız şeye inanmıyorsanız siz kimsiniz ki? Ancak kötü bir oyuncu olabilirsiniz. Eğer iyi bir oyuncu olmak istiyorsanız da bu oyunu iyi oynamalısınız ve bu şekilde davranmalısınız. Buna inanmalılar. Bence bu nedenle bu gibi mide bulandırıcı şeyleri söyleyebiliyorlar. İnandıkları için söylüyorlar.
ÖM: Onlar evet. Siz yakın geleceği nasıl görüyorsunuz? Yani savaşı, işgali kastediyorum.
ER: Sanırım en dürüst cevap artık kimsenin bunu bilmediği olurdu, çünkü en azından Rusya'daki neredeyse bütün ciddi entelektüeller, politik sosyal bilimciler sanki asla savaş olmayacakmış gibi konuşuyorlardı. Aralık ayında veya şubat'ın başlarında sorulduğunda, bunun gerçekten olabileceğini hayal bile edemeyecekmiş gibi “hayır” diyorlardı. Bu pratik açıdan çok anlamsızdı ama savaş başladığında büyükçe bir kısmımız için rasyonalite ortadan kalkmış gibi hissettirmişti.
Yani şimdi en dürüst şey, hiçbir öngörüde bulunmamak olur sanırım. Şu an sadece birbirimize yardım etmeye çalışıyoruz ve Rusya’da ne olursa olsun veya Batı ne şekilde cevap verirse versin, ne gibi yaptırımlar önümüze çıkarsa çıksın, Rusya dışında yaşayanlar için her şey giderek zorlaşıyor. Sadece şunu umuyoruz, eğer şanslıysak işler şimdikinden daha da kötüleşmez. Bilmiyorum, şimdilik tek umduğumuz şey bu.
ÖM: Evet Svetlana Aleksiyeviç de zaten röportajında şöyle demişti: “Karanlık geliyor ve bazen demokrasi soluyormuş gibi görünüyor. Birlik olmazsak yok olacağımızı kendimize kesinlikle açıklamamız gerekecek.”
KY: Evet, bence haklı. Ve bence birçok insanın yaşananların kısa sürede, belki en fazla iki ay içinde biteceği yönünde umutları vardı. Ama şimdi Batı ve ABD yaptırımlarında da büyük sorunlar var, çünkü kimse parasını, gazını kaybetmek istemiyor. Yani bu hükümetler bir denge politikası izliyor ama işler öyle yürümüyor. Çok daha sert olabilirlerdi. Bu arada, Rusya’da yeni bir yasa da geçti ve ben mesela “Rusya’ya daha sert yaptırımlar uygulansın” dediğim için hapse girebilirim veya cezalandırılabilirim.
Bir de şöyle bir sorun var, Rusya savaş uçaklarına ve havadan bombardımana başvuruyor. Bu katliamdır, sadece bir savaş değil. Onlar katiller. Bu nedenle onları durdurmak öyle kolay değil. Durdurmak çok zor.
ÖÖ: Eva, senin elinde Rusya’dan göç edenlere dair bilgiler olmalı. Savaş başladığından beri kaç kişi ülkeyi terk etti?
Kaçanların en çok tercih ettiği ülkeler: Türkiye, Ermenistan ve Gürcistan
ER: Bu konuda farklı tahminler var ama kimsede gerçek istatistikler yok, çünkü ironik bir şekilde bazıları, mesela Türkiye’ye turist olarak geliyor ve daha sonra dönüyor. Kendilerini biraz iyi hissetmiş oluyor. Ülkeyi terk edenlerin ise bir kısmı bir ay veya biraz daha sonra geri dönmek durumunda kalabiliyor, çünkü paraları bitiyor, Rusya’da bazı işlerini tamamlamaları gerekiyor ama tekrar terk etmeyi de umuyor. Fakat bu şekilde yüzbinlerce kişiden söz ediyoruz. Bu insanların çoğu Batılı tarzda düşünen insanlar; yani demokrasi, ifade özgürlüğü gibi şeylere inananlar. İyi işleri olan, iyi eğitim almış olan orta sınıf insanlar ve büyük çoğunluğu oldukça genç. Bu konuda yapılan bir sosyolojik araştırma vardı ve buna göre ülkeyi terk edenlerin yarısından fazlası 35 yaşın altındaydı ve tabii genelde çocukları olmayan ve bakmak zorunda oldukları ebeveynleri de olmayan insanlar.
Tabii böyle olmak, daha iyi bir yaşam için size hayatınızı bir çantaya sığdırıp gitme şansı tanıyor. Aslında gidebilmeyi isteyen başka insanlar da var ama gidebilmek bir ayrıcalık. Yine de buna rağmen birçok kişi ekonomik gücü olmamasına rağmen, iş bulup bulamayacaklarından emin olmamalarına rağmen ülkeyi terk etmeye çalışıyor, çünkü kalmak çok daha tehlikeli. Fakat nedense “kalmak, yaşananları onaylamak demek” diyen bazı ahlakî yaklaşımlar var ki bu doğru değil. Ülkede kalmaya devam edenler ille de böyle düşünmüyor.
ÖÖ: Rus aktivistler için en çok tercih edilen ülkeler hangileri?
ER: En çok Türkiye, Ermenistan ve Gürcistan. Çünkü bu ülkeler yakın ve artık Batıya uçuşlar yok. Birçok insanın artık “birinci dünya” ülkelerine vizeleri de yok. Covid döneminde birçok kişinin vize ve pasaport süreleri dolmuştu. Yani bu yaşananların tam da Covid sonrasına, insanlar seyahat edemedikleri bir zamana denk gelmesi bu anlamda şansızlık oldu.
Bu üç ülke en fazla ilgi duyulan ülkeler ve görece ucuzlar. Ve tabii vizesiz olarak kısa veya uzun dönem kalınabilen de ülkeler. Yani bu aslında kendi tercihleri değil, ellerinde kalan bir avuç seçenekten birini tercih ediyorlar sadece.
ÖM: Öte yandan bugün Guardian’da bir haber vardı ve habere göre zengin Rus vatandaşlarının da Putin rejimine sırt çevirdiği söyleniyor. Londra merkezli bir göç veritabanı analizine göre 15 bin kadar Rus milyonerin ülkeyi bu yıl terk etmiş olması bekleniyor,
sadece bu yıl. Bu da işin başka bir yönü sanırım.
ER: Tabii, bu anlaşılır bir durum. Yani Rus elitleri bile artık daha fazla dayanamıyor. Birçoğunun zaten başka ülkeden vatandaşlıkları, oturma izinleri ya da en azından yurtdışında villaları falan olan akrabaları var. O yüzden bu hiç şaşırtıcı değil.
ÖÖ: Peki, sizinle tanıştığımıza çok memnun olduk Eva ve Kate. Ülkenizin başka bir ülkeyi işgal ettiği sırada savaş karşıtı olmanın ne kadar zor bir şey olduğunu biliyoruz. Bazen bizler de burada benzer durumda kalabiliyoruz ve savaşa karşı çıkmanın ne kadar zor olduğunu biliyoruz. Yayınımıza katıldığınız için çok teşekkür ederiz.
KY: Bizi ağırladığınız için çok teşekkür ederiz.
ÖM: Çok teşekkür ederiz. Sizlerle sonuna kadar dayanışma içindeyiz.
ER: Çok teşekkürler.
Eva Rappoport*: 38 yaşında, kültürel antropolog ve fotoğrafçı. Rusya'dayken yazarlık, gazetecilik yapıyor ve felsefe dersleri veriyordu. Şu an İstanbul’da Rus savaş karşıtlarına yardım eden Ark Projesi’nde çalışıyor.
Kate Yasnaya*: 33 yaşında bir çiçekçi ve aynı zamanda sanatçı. Savaştan önce Saint Petersburg’ta yaşıyordu. Ailesi hâlâ Rusya’da.